5 ay boyunca erasmus öğrencisi olarak yaşadığım şehir. doğal olarak okulum bittikten sonra da yerleşmek istiyorum, yardımcı olabilecek suser'lar yeşillendirebilirler.
bir şehir düşünün. soğuk, ne büyük ne küçük. ama her imkanı var. atlayıp uçağa her hangi bir avrupa ülkesine gidebiliyorsunuz. canınız x veya y mutfağı mı çekti? en kralı var. canınız bira mı içmek istiyor? en güzel var. hanımı alıp bir gece dışarı mı çıkmak istiyorsunuz? çok güzel restoranları ve çok güzel kulüpleri var.
işten çıkınca, metro veya tramvay ile eve gidebilmek, evde lezzetli ve kaliteli vodkalar ile gevşemek ne hoş olurdu değil mi? bence olurdu. o yüzden kendisini özlüyorum
bu şehri neden bu kadar sevdiğimi bilmiyorum. krakow herkesin hemfikir olduğu gibi buradan daha renkli, tarihi, kalabalık ve eğlenceli. keza avrupa'da varşova'dan çok daha iyi olanaklar sunan bir sürü başkent var. bir çoğunu da gördüm. üstelik bu şehir neredeyse imitasyon. yerle bir edilmiş ve yeniden aslına uygun yapılmış stare miasto'da gezerken buna inanmak imkansız gibi geliyor. zaten hemen unutup atmosfere bırakıyorum kendimi.
hemen her mevsimini görmüş biri olarak en çok sonbahar ve kışını seviyorum ben şehrin. aslına bakarsanız kış memleketlerini kışın görmek daima en güzeli. yıllar evvel kuzeyde bir yerde pasaportumu çaldırıp uzun bir macera ile ulaştığım bu şehirle aramdaki bağı anlamakta zorlansam da anahtar sözcüğün yaşanmışlık ve hüzün olduğunu hissediyorum. krakow dururken ne işin var varşova'da diyenlere kulak asmayın. krakow'u da varşova'yı da ziyaret edin. otelden bir harita alıp kafanıza göre yürüyün. lazienki park'a yolunuz düşerse biraz chopin dinleyerek şehrin ruhunu hisderseniz.
kalacak yer konusunda çok sayıda alternatif var. ben iş gereği gittiğimde zincir otellerde kaldım. fakat tipinin yoğun olduğu bir kış günü tuhaf bir tesadüfle yolumun düştüğü ve acayip bir iki gün yaşadığım, tarihi kentin kalbindeki Castle Inn adli şu zarif oteli herkese tavsiye ederim.
Varsova Yemek Rotasi
yemek kültürü ile ünlü olmayan polonya'nın gastoromi açısından hiç de fena olmayan başkenti. yaklaşık 3 yıldır burada yaşıyorum ve mümkün olduğunca farklı restoranları keşfetmeye çalışıyorum.
çok fazla parası olup biraz da interneti kullanmayı bilenler iyi mekanları bulmakta çok zorlanmazlar. ancak varşova'da çok fazla para harcamadan da iyi yemek yemek mümkün. bu şehre yolu düşecek olanlara önereceğim favori restoranları bu entry'de sıralayacağım. detaylı soruları olanlar mesaj yoluyla da ulaşabilir.
not: restoranların menülerini baktığınızda fiyatlar sadece pln (polonya zlotysi) olarak yazılı. gün itibarıyla 1 türk lirası yaklaşık 1,33 pln'dir.
1) shoku: varşova'da en sevdiğim mekanların başında gelir. türü asian fusion olarak geçiyor. daha çok japon mutfağına özgü yiyecekler bulabilirsiniz. ancak japon mutfağını çok sevmeyenler için dünya mutfağından farklı seçenekler bulmak da mümkün. merkezden bir otobüsle 10 dakika içinde ulaşabilirsiniz. iki kişi içki hariç ana yemek artı salata veya tapas türü birkaç şeyle beraber 150 pln'e (110 tl) doyabilirsiniz. ilgilenenler için facebook sayfası: https://www.facebook.com/shokuwarsaw
2) soul kitchen bistro: burası öncelikle isminden dolayı diğer restoranlardan bir adım önde benim için. sadece ismi ile değil, güzel deneysel yemekleriyle de çok beğendiğim bir restoran. belli aralıklarla menülerini değiştiriyorlar. polonya ve avrupa mutfağı olarak geçiyor ancak kesinlikle her yemeğe kendi
yorumlarını katıyorlar. ayrıca çok merkezi bir lokasyona sahip. burada da içki hariç yukarıda yazdığım gibi iki kişilik bir masanın maliyeti yaklaşık 130 pln (95 tl) civarında olacaktır. facebook sayfası: https://www.facebook.com/soulkitchenbistro
3) chmielarnia: himelarniya şeklinde okunur. tayland ve nepal mutfağı ve butik bira pub'ını birleşiminden ortaya çıkan, en sevdiğim iki şey olan yemek ve birayı buluşturan harika bir yer. yemek menüsü sabit ancak bira menüsü neredeyse her hafta değişiyor. her zaman en az 20 farklı butik birayı fıçı ve şişe olarak sunuyorlar. ağırlıklı olarak polonya butik biraları bulunmakla beraber; stone, mikkeler, brewdog gibi butik bira severlerin kalbini kazanmış üreticilerin biralarını da bulmak mümkün. ambiyansı biraz zayıf ancak porsiyonlar büyük, yemekler lezzetli, fiyatlar uygun ve biralar harika. merkezden bir adet tramvayla yine 10 dakikada ulaşılabilir. aynı şekilde içki hariç iki kişi 100 pln (75 tl) civarı bir fiyata doyabilir. bira fiyatları da 10 pln'den başlıyor 50 pln'e kadar olabiliyor. facebook sayfası: https://www.facebook.com/chmielarniamultitap2/
4) efes kebab: kebap türkiye'den buraya turist olarak gelenlerin ilk tercih edeceklerinden değil. olmasın da zaten. burayı avrupa'da olup da (berlin hariç) iyi bir döner yemeyi özlemiş olanlar için öneriyorum. bana göre varşova'daki en iyi döner burada. sahibi tahmin edileceği gibi bir türk. işini düzgün yapan bir adam. döneri dana ve kuzu karışık hazırlıyor. et fiyatları türkiye'deki gibi uçuk olmadığı için iyi et kullandığını tahmin ediyorum. dürüm döneri bir hayli büyük ve doyurucu. eti kuru değil. türkiye'deki gibi lavaşın içini salatayla doldurup içine et molekülleri serpiştirmiyorlar. et yediğinizi anlıyorsunuz.
dürüm döner artı ayran yanlış hatırlamıyorsam 30 pln'di (22 tl). mezeleri de polonya standartlarında gayet iyi. merkezden metro ile 4 durak. web sayfası: http://www.restauracjaefes.pl/
5) jednorozec lody tradycyjne: sıra geldi tatlıya. varşova'nın açık ara en iyi dondurmacısı. sahibi bir kaç yıl önce italya'ya dondurma eğitimi almaya gitmiş, sonra da gelip burayı açmış. turist olarak keşfedilmesi neredeyse imkansız. bir çok varşovalı bile buradan bihaber. dondurma üretimini günlük olarak küçük miktarlarda gerçek meyve ve kaliteli malzeme kullanarak yapıyorlar. efes kebab'tan yürüyerek gitmek mümkün ancak merkezden tek bir vasıta ile gitmek çok kolay değil. gitmeyi düşünenlere detaylı yol tarifi verebilirim. 3 top dondurma 11 pln (8 tl) civarı. facebook sayfası: https://www.facebook.com/lodyjednorozec/
bu mekanlardan herhangi birine giden olursa şimdiden afiyet olsun. gittikten sonraki fikirlerinizi duymak isterim.
Pek cok ulkede cikolata uretiliyor ancak hic biri Belcika cikolatasin standatina erisemiyor. Peki neden ? Belçika çikolatasını farklı kılan detayları nedir ? Lezzetini deneyimlerken ardındaki sırları öğren!
Cikolatanin tarihi
Olmekler tarafından bulunduğu düşünülen çikolatanın kaderi, Amerika'nın keşfiyle tümüyle değişti. Amerika'nın en eski yerleşimcilerinin dinsel törenlerde baharatlarla sıcak olarak olarak tükettiği çikolata, kıtadaki kolonileşme sonrasında Avrupa'ya, Avrupa'dan da tüm dünyaya yayıldı. İsviçrelilerin modern çikolatayı üretmeleri yanıltmasın. Özellikle el yapımı çikolatalar söz konusu olunca Belçikalılar da oldukça iddialı. Hatta gurmelerin hatırı sayılır bir kısmı, dünyanın en iyi çikolatasını Belçikalıların yaptığını savunuyor. Kısacası, İsviçreliler ve Belçikalılar çikolata konusunda yüz yılı aşkın bir zamandır rekabet ediyor.
Neden Belçika Çikolatası Bu Kadar Seviliyor?
Yoğun kakao aromasıni sevenlerdenoz Belçika çikolatası kesinlike favoriniz olacak Belçika çikolataları, diğer çikolatalara kıyasla daha fazla kakao bileşeni içeriyor. Belçikalı üreticiler, sadece yüksek kaliteli kakao çekirdekleri kullanıyor.
Belçika yasaları da kullanılan kakao yağı yüzdesinin %35'in altına düşmesinin önüne geçiyor ve kakao yağının yanında sadece tereyağı gibi yüksek kalitede yağların kullanımına izin veriyor. Bu nedenle, özellikle bitter gibi keskin lezzeti olan çikolatalarda rakipsiz bir lezzet sunuyor. Belçikalıların findikli ve trüfün mucidi olduğunu biliyor musun? findikli ve trüfü bulmaları, el yapımı çikolatalarda benzersiz çeşitliliğe ulaşmalarına zemin hazırlamış.
İstiridye kabuğu formu Belçika çikolataları ile özdeşleşse de farklı biçim ve ebatlarda çeşitleri bulunuyor. Tereyağı kullanılarak hazırlanan iç dolguyla zenginleştirilen çikolatalar, yoğun kakao lezzetine yumuşak bir dokunuş katıyor.
Neden Belcika Cikolatasi Bu Kadar Meshur
Belçika çikolatası genellikle dünyanın en iyi çikolatası olarak adlandırılır. Peki neden? ilk önce tarihi öğrenmelisin 1880'de belçika, kongo'dan kakao'yu geri getirmeye başladı.
o andan itibaren, süreci inceleyebilen, deneyip rafine edebilen ve bugün bildiğimiz çikolatayı üretebilen belçikalılar. 1912'de jean neuhaus, içine dolguların girebileceği soğuk bir çikolata kabuğu olan "ezber bozan" the praline'i buldu.
bu, çikolataya fındık, aromalı kremler ve nugalar eklemeye başlayan çikolata lezzet kombinasyonlarına, çikolatacılara dünyayı açtı. bu, dünyanın dört bir yanındaki insanların çikolata tüketme şeklini sonsuza dek değiştirdi! belçika'da çikolata kültürü bir kez kurulduktan sonra onu devam ettiren malzemeler ve işlemeydi. belçika çikolatası, aynı süreçleri ve yüksek kaliteli malzemeleri kullanan küçük, yerel çikolata dükkanlarında yapılır… bu 100 yılı aşkın süredir değişmedi!
bütünlük, yüksek kaliteli malzemeler ve zengin tarihinin yanı sıra; belçika çikolatasının özel olmasının son bir nedeni de ülkenin rütbesi ve statüsüdür. brüksel'in uluslararası insan varlığı, new york'tan sonra ikinci sıradadır, ayrıca şehirde avrupa birliği ve nato'nun karargahları bulunmaktadır. bu da onu bir hub yapar. brüksel havalimanı'nın dünyanın en çok çikolata sattığı söyleniyor! belçika'da üretilen 220.000 ton çikolata ile oraya gelen ve giden çok insan olduğu için inanmak zor değil.
Neden Brüksel Çikolatanın Başkenti Olarak Görülüyor?
Brüksel'de, 2000'in üstünde el yapımı çikolata dükkanı bulunuyor. Üstelik, Brüksel'deki çikolatacıların çoğu köklü bir geçmişe sahip. Belçika'nın en iyi çikolata ustaları Brüksel'deki dükkanlarında çikolata dünyasına yeni lezzetler katmak için çabalıyor. Belçika'yı ziyaret edenler, Brüksel çikolata dükkanlarına uğrayarak birbirinden değişik lezzetleri yerinde deneme fırsatı yakalıyor.
Brüksel'deki en Iyi Çikolata Üreticileri Hangileri?
Belçika, dünyada ün salmış çikolata üreticisi Godiva'nın merkezi. Kökeni 1926'ya dayanan Godiva, orijinal lezzetini koruduğundan mıdır bilinmez, Belçika'nın en pahalı çikolata markası. Leonidas, geleneksel Belçika çikolata lezzetini deneyimleyebileceğin daha uygun fiyatlı bir çikolata üreticisi. 1857 yılında kurulan Neuhaus, Belçika'nın en köklü çikolata dükkanı. 60'tan fazla şekle sahip dolgulu çikolatayı Neuhaus'ta deneyimleyebilirsin. Galler, Mary, Belvas ve Bruyerre gibi çok sayıda üretici, geleneksel Belçika lezzetini ziyaretçileriyle buluşturuyor.
Belçika Çikolatası İçin Ozel Bir Kural Var mı?
Daha oncede belirttigim gibi Belçika yasaları, bir çikolatanın Belçika çikolatası olarak adlandırılması ve Belçika çikolatası imzasını taşıyabilmesi için birtakım standartlar talep ediyor. Belçika sınırları dışında üretilen hiçbir çikolata Belçika çikolatası bandrolünü taşıyamıyor. Bileşiminden üretimine kadar pek çok konu hakkında Belçika yasalarında bir çerçeve çizilse bile, yine de Belçika çikolataları için bir standarttan bahsetmek pek doğru değil.
Porto Livraria Lello Kitapcisi, Harry Potter'in Dunyasi
Ünlü Livraria Lello'nun penceresinden baktığınızda, 'Canavarların Canavar Kitabı'nın bir kopyasının size baktığını görmeyi beklediğiniz için affedilebilirsiniz. Kitapçının dışı Porto sokakları için nispeten standart görünse de, içeri girin ve kısa süre sonra tüm Hogwarts öğrencilerinin uğrak yeri olan büyücülük kitapçısı 'Flourish and Blotts'a cisimleştiğinizi hissedeceksiniz.
Livraria Lello'nun defalarca dünyanın en güzel kitapçılarından biri olarak ilan edilmesinin yanı sıra, bunun Harry Potter'ın yaratıcısıyla şaşırtıcı bir bağlantısı olduğunu zaten anlamışsınızdır; JK Rowling. Büyücülük ve büyücülük dünyasının derinliklerine inmeden ve gerçekten inekleme fırsatı bulmadan önce, önce bu muhteşem kitapçının arkasındaki tarihi keşfedelim.
Livraria Lello: Kısa bir tarih
Kitapçı, José ve António Lello kardeşler için bir aşk emeğiydi ve 1906'da açıldı. Edebiyata tutkulu olan José, başlangıçta kayınbiraderi David Lourenço Pereira ile kitapçılık işine başladı. Ancak José, ölümünden sonra küçük kardeşi António ile ortak oldu ve sıfırdan yeni bir kitapçı inşa etmek için harekete geçtiler. Yıllar boyunca, kitapçı Portekiz ülkesinde büyük bir sosyal değişime göğüs gerdi ve şimdi kapılarından her zamankinden daha fazla ziyaretçiyi ağırlıyor. Popülaritedeki bu artış, Livraria Lello'nun ortalama bir kitapçıdan çok daha fazla bakım gerektirdiği ve ünlü merdivenlerinin zengin görünümünü korumak için düzenli olarak yeniden boyandığı anlamına gelir.
Burası neden Harry Potter kitapçısı olarak biliniyor?
J. K. Rowling yirmili yaşlarında Porto'da İngilizce öğreterek yaşadı ve çalıştı. Bu, Harry Potter için en biçimlendirici zamanlardan bazılarını kapsayan doksanların başındaydı. Rowling'in Porto'da yaşadığı süre boyunca kitapçıya sık sık gittiği ve hem 'Flourish and Blotts' hem de Hogwarts'ın hareketli merdivenleri için içerideki cömert mimariden ilham aldığı öne sürüldü.
Harry Potter ve yaratıcısının dünyasıyla olan bu ünlü bağlantı, Livraria Lello için nihai altın bileti sağladı. Söylenti yaygınlaştığından beri mağazayı ziyaret edenlerin sayısı arttı ama ne yazık ki mağazaya giren herkes maaşlı müşteri olmadı. Gelirlerini korumak için Livraria Lello, kitapçının her zaman dolu olduğu ve hala para kazandığı anlamına gelen bir giriş ücreti getirdi.
Livraria Lello Biletleri
Kitapçıya bir bilet kişi başı 5 avroya mal oluyor ve bunlar ya önceden çevrimiçi olarak ya da köşedeki kitapçı eklentisinden satın alınabilir. Livraria Lello'ya büyük çuvallar sokmak yasak ama gişede kiralanabilecek kilitli dolaplar var. Genellikle oldukça uzun bir kuyruk vardır, ancak çok hızlı bir şekilde iner. Mağazaya giriş biletiniz bir kitap kuponu olarak ikiye katlanır ve seçtiğiniz kitaptan aynı değerde bir indirim için kullanılabilir. Bazı güzel baskıları sergilemesine rağmen, bunun bütçeye uygun bir kitapçı olmadığını unutmayın.Yukarıdan Harry Potter kitabevi içPencereli dolapların üst rafları, mağazadaki en eski ve en nadide kitaplardan bazılarına ev sahipliği yapıyor. Bunların çoğu dikkate değer ilk baskılardır.Livraria Lello kitabevini ziyaret etmenin gerçekliği
Livraria Lello'yu ziyaret etmek için yeterince zaman ayırdığınızdan emin olun. Hangi saatte ziyaret ederseniz edin, kitabevinin dışında çok uzun bir kuyruk olacak ve bilet alımı ile birleştiğinde, muhtemelen orada toplamda birkaç saat geçirmeyi düşünüyorsunuz. Kitapçının biletlerin satın alınabileceği uzantısı, çok daha modern bir tarza sahip ama yine de hayal gücünüzün içinde kaybolabileceğiniz bir yer.
Kitapçıyı yalnızca iyi fotoğraflar çekmek amacıyla ziyaret ediyorsanız, bu amaca ulaşmaktansa Animagus olmayı öğrenme olasılığınızın daha yüksek olduğu konusunda sizi uyaralım. Dükkanın içindeki aydınlatma keskin görüntüler için elverişli değil ve birinin kafasının arkasından rahatsız olmadan o mükemmel çıtçıtı elde etmek neredeyse imkansız olacak.
Eski moda lambalar, binanın en üst katı boyunca ana aydınlatma kaynağını sağlar.Mağazanın her zaman kalabalık olduğunu unutmayın ve klostrofobiniz varsa, bu deneyimden o kadar keyif almayabilirsiniz.
Ancak, fanatik bir Harry Potter hayranı olarak benim için kitapçının içinde olduğum her andan zevk aldım (belki can sıkıcı insanların merdivenlerde fotoğraf çekmek için poz vermesini beklemek dışında!). Tim ve ben, yelpazenin her iki ucundaki ziyaretçileri temsil ediyoruz, bu nedenle bu ziyaretin kutuplaştırıcı olabileceğinin farkında olun,
